YERYÜZÜ CANLI BİR KİTAPTIR
Kederli ruhu, hastalığının acı sırrını ele veriyordu. Koca bıyıkları tamamen aklaşmış hatta yer yer sararmıştı. Yaşamın tüm zorluklarıyla savaşmış, ama yoksulluğunu yenememişti. Bir de kimliğini sahiplenememişti. Güçlükleri ve engelleri aşamamıştı. Öfkesi, hak hukuk ve adaletten dem vurulduğunda kabarırdı. Daha sonra asabileşi rve bu terimlerin kendisi için bir anlam ifade etmediğini düşünür, elinin tersiyle sağa sola savururdu. Artık yeryüzünde mutluluğun olmadığına inanmıştı. Alçak insan onun karşısında asla söz söyleyemezdi. Dolayısıyla dertleşebileceği fazla arkadaşı yoktu. Eşi pazarlarda çeşitli el işi malzemeleri satar, kendisi de Atatürk Mahallesi’ndeki tek odalı evinin önünde çeşitli yeşil otlar satardı. Beş on tane tavuğu vardı. Bu tavukların yumurtalarını da yeşilliklerin yanına sergiler ve satardı. Kan davasından dolayı yıllarca Diyarbakır 5 nolu da yatmış ve büyük eziyetler çekmişti. 5 noludan bahsederken; beyninde o karanlık cümbüşler şahlanır yeniden hayat bulurdu. Onurunu çiğnetmek istemezdi. Lakin istem dışı, birkaç damla gözyaşı sararmış kocaman ak bıyıklarını yalardı. İşte bu insan Siverek’in Narlıkaya (Ketine) Köyü’nden Torbalı’ya göç etmiş Xelef Amca’dır.
Yetmiş yılı aşmış bir ömür, acı ve keder dolu bir yaşam duygusuz ve donuk bir ölüme kendini terk etmişti.
Xelef Amca yaşamında iki önemli çelişkiyi yaşamıştı. Lakin bir tanesinin bile çözümünü görmeden bu dünyaya veda etmişti. Bir tanesi SINIF ÇELİŞKİSİ idi. O bu çelişkinin içeriğini pek bilmezdi. Yoksulluğunu ve ezilmişliğini irdelerken, çaresiz kaldığında bunu Tanrı’ya havale ederdi. İkinci çelişkisi ise MİLLİ ÇELİŞKİ idi.
– Biz TÜRK müyüz, KÜRT müyüz, ZAZA mıyız? deyip dert yanardı. İçim ezilerek bunları dinlerdim. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışırdım. Bu söylemi bana MIGIRDIÇ MARGOSYAN’ın yaşamını hatırlatırdı.
Değerli okurlarım,
Yıllardır Torbalı’da yaşadıklarım ve gözlemlediklerim beni birçok gerçeklerle yüzleştirdi. Torbalı’nın bu spesifik yapısı toplumun ayrışmasına ve ötekileştirilmesine neden olmaktadır.
Xelef Amca’nın defin edilmesinden taziyesine kadar geçen süreci gözlemledim. Ayrıca fotoğraflar çekip birçok gerçeklerle yüzleştim.
Bir sermaye sahibi vefat ettiğinde mezarlık dolup taşarken bu cenazede neden çok az insan vardı. Bir sermaye sahibi veya yakını vefat ettiğinde sözde dernekler, sendika temsilcileri, odalar, baro temsilcileri kısaca “STK”lar ve de siyasi parti temsilcileri koşarak taziye evine yetişmek için birbirleriyle yarışırken Xelef Amca neden yok sayıldı?!
Xelef Amca TORBALI SİVEREKLİLER DERNEĞİ’nin üyesi olmasına rağmen bu dernek ve yöneticileri neredeydi? Tüm bu saydığım Sivil Toplum Kuruluşlarının bu acıyı paylaşmaları için Xelef Amca’nın yat, kat, çiftlik sahibi mi olması gerekiyordu?
Sevgilj okurlarım,
En önemli ayrıştırıcı ve ötekileştirici olay nedir biliyor musunuz? Xelef Amca’nın ne definine ne de taziyesine iki üç kişi hariç KÜRMANÇ’lar gelmemiştir. Bunun sebeplerini onlardan dinlemek isterim. Doğrusu yaptığım gözlemlerde Kürmanç’lar, Zaza’ların acılarını ve sevinçlerini paylaşmamakta onları her halükarda yok saymaktadırlar. Bu duruma birçok kez şahit olduğumu söyleyebilirim. Bu durum sonun başlangıcına doğru mu evrilmektedir?
Bir Zaza olarak bu ayrıştırıcı zihniyet bende bardağı taşıran son damla olmuştur.
Unutmayalım ki yeryüzü canlı bir kitaptır.
Saygılarımla
Torbalı 30.01.23