EGE'DEN BİR HABER

BURUK BİR MAYIS

Bahri AĞIRTAŞ

Değerli okuyucularım,
Bugün takvimler 1 Mayıs 2023’ü göstermektedir. Yani işçilerin ve emekçilerin bayramı. Tabi buna bayram diyebilirsek.
“Uluslararası İşçi Kardeşliği Teşkilatının” 1889 yılında Paris Kongresi’nde yılın bir gününü dayanışma günü olarak ilan etmişti. ABD’li sendikacıların önerisi üzerine 1 Mayıs bayram olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de ise 1923 yılında ilk defa kutlanmıştır. 2008 yılının Nisan ayında “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul görmüştür.
Sevgili okuyucularım, önceki yazılarımda tarım işçilerinin dramatik çalışma koşullarından bahsetmiştim. Böyle bir günde yine tarım işçilerinden bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz günümüzde başta tarım ürünleri olmak üzere tüm gıda ürünleri inanılmaz fahiş fiyatlara varmıştır.
Pre kapitalist dönemde olduğu gibi günümüzde de bazı çevreler bu sürecin suçlusunun, nüfus artışı ve işçi ücretleri olduğunu ileri sürüp, işçi ve emekçi düşmanlığına devam etmektedir.
1798 yılında MALTHUS adında bir “bilim adamı”, nüfus ilkesi üzerine bir deneme çalışması yapmıştır. Bu teori gıda- üretimi ve tüketimi ile, nüfus artışı arasında illiyet bağı kurmuştu. Malthus bu nedenselliğe dayanarak gıda sıkıntısını nüfus artışına bağlamıştı. Hatta bu teori bazı çevrelerce kabul bile görmüştü.
Ancak 19. yüzyılın en önemli sosyoloğu KARL MARX yoksulluğun, açlığın ve gıda enflasyonunun nüfus artışına değil KAPİTALİST EKONOMİNİN bir sonucu olduğunu iddia etmiştir. Ben de MARX’ın bu iddiasını kabul edenlerdenim.
Değerli okuyucularım,
Bir tarım kenti olan Torbalı’daki yerleşik ve mevsimlik tarım işçilerinin dramını birkaç kez yazmıştım. Ancak bu işçilerimizin ekonomik, barınma ve sosyal hakları ile ilgili cereyan eden ilişki ve çelişkilere kısaca dokunmak istiyorum.
ÇİFTÇİLERLE FABRİKATÖRLER ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Çiftçiler, yetiştireceği ürünü tarlaya ekmeden evvel fabrikalarla bir sözleşme yaparlar. Bu sözleşmenin iki sayfasının fotoğrafını aşağıda yayınlıyorum. Bu sözleşmeyi fabrikatör hazırlayıp çiftçiye imzalatır. Bu bir sözleşmeden çok bir taahhütname niteliğindedir. Yani 1918 yılında itilaf devletlerinin Osmanlı’ya dayatıp imzalattırdığı Mondros Mütarekesine benzemektedir. Bu sözleşmenin (5-4, 5-5, 5-10, 5-11) maddeleri çiftçinin ölüm fermanı niteliğindedir.
Kısaca özetlemek gerekirse:
1- Çiftçi yetiştirdiği bütün ürününü fabrikaya verecektir.
2- Fidan ve araçları fabrikadan alacaktır.
3- Don, kuraklık, deprem, sel, fırtına, aşırı sıcaklık gibi doğal afetlerin ilgili mercilerden alacakları raporlarla belgelenecektir. Aksi takdirde alıcı verdiği ayni ve nakti yardımları üreticiden talep edecektir.
4- Teslim edilecek ürünler, özellikle domates, ticari değerlerini etkileyecek şekilde hatalı, bozuk, hileli, hastalıklı ve zararlılarla bulaşık, başka ürünlerle karışık ve ŞEKLİ BOZUK olmayacaktır.
Bu sözleşmeye bağlı olarak çiftçinin yaşadıkları vahim sonuçlar nelerdir? 1) Fabrika çiftçiye kötü fide verip “ürünün kalitesini” düşürmektedir. 2) Zamanında yeterli sayıda araç göndermeyip ürünün tarlada kalmasına neden olmaktadır. 3) Ürünün şekli bozuk olduğunu bahane edip ürünü ya geri gönderip, ya da fiyatını düşürmektedir.
En vahimi de nedir biliyor musunuz sayın okurlarım? Fabrika sahibi ile ilaç firmaları arasındaki anlaşmalardır. Çiftçiler gübre ve ilaçları ilaç firmalarından borçlanarak satın alırlar. Fabrikanın çeşitli bahanelerle geri çevirdiği, ürünleri, ilaç firmaları devreye girip daha ucuz fiyatla alacağına karşılık çiftçiden alır ve aynı fabrikaya satar. Bu kirli anlaşma sayesinde iki taraf da kazançlı çıkar. Çiftçi ise ekonomik olarak çöker. Zaten gübre, ilaç, yakıt v.s. fiyatları ise herkesin bilgisi dahilindedir.

Ancak çiftçi ise bu yaptığı zararın müsebbibi işçi ücretleri olduğuna inanır. Ve mümkün mertebe işçi ücretlerini asgari seviyede tutmaya çalışır. Zaten bölgemizde işçi ücretlerinin tespiti işverenler yani büyük toprak sahipleri, Ziraat Odası ve ne idüğü belirsiz dayıbaşları tarafından karar verilmektedir.
Hepimizin bilgisi dahilinde olan şudur ki, yerleşik ve mevsimlik tarım işçilerinin tüm ekonomik, sosyal ve barınma haklarının yok sayılmasıdır.
Tarım ve mevsimlik işçilerin 2023 yılında hâlâ sigortasız, sendikasız olmaları günlük ücretleri bile işveren tarafından tespit edilmesi ücret artışının yılda bir defa yapılması vicdansızlık,merhametsizlik ve zulümdür.
Bu işçi kesiminin yevmiye artışının Mart ayında yapılmasına karar verenler, tespit edilen ücretin asgari ücretin altında tutanlar, taşımacılıkta bu insanların yaşam hakkını hiçe sayanlar elbet bir gün hesap vereceklerdir.
Yerleşik ve mevsimlik tarım işçilerinin hak ve hukukunun kurtuluşu kendilerinin örgütlenmesinden geçer. Bu münasebetle tüm Dünya İşçilerinin Emek ve Dayanış Günü’nü en içten duygularımla kutluyorum.
Bahri AĞIRTAŞ
Torbalı. 1 Mayıs. 2023

Paylaş
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
YENİ ORYANTALİZM - 27 Eylül 2024 01:04
YILMAZ GÜNEY TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ - 24 Eylül 2023 14:34
TARIM İŞÇİLERİ BİRLEŞİN ! - 9 Temmuz 2023 16:09
BURUK BİR MAYIS - 1 Mayıs 2023 14:16
TOPLUMSAL FELÇ - 27 Şubat 2023 01:14
YERYÜZÜ CANLI BİR KİTAPTIR - 30 Ocak 2023 22:43
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ